Son Şahitlerden Abdülnur Sezgin Anlatıyor

ALTAN ABDÜNNUR SEZGİN

Nüfus kaydındaki tam adı, “Altan Abdülnur Sezgin” olan Ağabeyimiz Mersin’in saff-ı evvelidir, bu şehrin ilk Nur talebesidir. Biz, Nur talebeleri arasında bilinen adıyla “Abdünnur” ismini kullanmayı tercih ettik. Mersin’e Risale-i Nur hizmetleri ilk defa onun eliyle girmiş ve gittikçe inkişaf eden iman / Kur’an hizmetleri bugünlere gelmiştir.

İstanbul Üniversitesi talebesi Abdünnur Sezgin, Hz. Üstad’ın 1960 yılının ilk gününde bir gün / bir geceliğine gittiği İstanbul’da o gün yaşananların önemli bir şahididir. O gün Piyer Loti Oteli’nde Hz. Üstad’ı ziyaret eden Abdünnur Ağabey, yaşadıklarını ve gördüklerini bizimle paylaştı. İlave sorularımızla ayrıntıları yakalamaya çalıştık. Şimdiden dikkatleri çekmek istediğim bazı hususlar var. Şöyle ki:

Sırr-ı İnnâ A’taynâ Risâlesi

Sırr-ı İnnâ A’taynâ Risâlesi

SIRR-I İNNÂ A’TAYNÂ – BİRİNCİ KISIM

Yirmi Dokuzuncu Mektub’un Sekizinci Kısmı’nın Dördüncü Remz’i

(Mahremdir)

Ma’lûm büyüğe karşı birden hiddete geldi, def’aten bu yazıldı:

Ey mülhidler, münâfıklar ve ahmaklar, cesedimi paramparça etseniz de Hakkı söylemekten vazgeçmeyeceğim. Mümkün olsa Garb’dan, Şark’a duyuracağım. Hepsine sesleniyorum:

Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz

Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz.

Evet bu asrın dehşetine karşı, taklidî olan itikadın istinad kal'aları sarsılmış ve uzaklaşmış ve perdelenmiş olduğundan; her mü'min, tek başıyla dalaletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin. Risale-i Nur bu vazifeyi; en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik-i Kur'aniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek, o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirdleri dahi, bulundukları kasaba, karye ve şehirlerde -hizmet-i imaniye itibariyle- âdeta birer gizli kutub gibi, mü'minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi, kuvve-i maneviyeyi ehl-i imanın kalblerine verip, mü'minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar. (Şualar - 748)

Hüsnü Bay­ram Ağa­be­yin An­lat­tı­ğı Ha­tı­ra­la­r

Hüsnü Bayram Ağabeyin Anlattığı Hatıralar

Hüsnü ve Yılmaz Bayram Ağabeyler, Safranbolu kahramanlarından Berber Hıfzı Bayram’ın oğullarıdır. Hüsnü Ağabey 1935 doğumludur. 1949’da, daha çocuk sayılabilecek yaşta, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetine girmiştir. Vefatına kadar Said Nursi Hazretlerinin en yakınında bulunup, O’nun ders ve terbiyesinden geçen altı-yedi büyük Ağabeylerimizden birisi olmuştur. Aynı zamanda Üstad'ın şoförlüğünü de yapmıştır. Bediüzzaman’ın vasiyetlerinde vekil tayin ettiği en genç talebesidir. Risalelerde bu ağabeylerin adları müteaddit yerlerde geçmektedir. Vasiyetler bu metnin sonuna ilave edilmiştir.

Hüsnü ve kardeşi Yılmaz Ağabeylerin isimleri Emirdağ Lâhikasında şu şekilde geçmektedir:

Abdülhamid Efendi (Bediüzzaman'ın Naaşını Yıkayan Zat)

Abdülhamid Efendi (Bediüzzaman'ın naaşını yıkayan zat)

Abdülkadir BADILLI anlatıyor:

Hazret-i Üstad'ın mübarek cenazesini yıkamak şerefine nail olmuş olan Molla Abdülhamid Efendi, aslen Erzurumlu olup, Birinci Cihan Harbinde muhaceretle Urfa'ya gelmiş. İlk geldiğinde çok genç imiş. Memleketteki medrese tahsili yarıda kalmış. Urfa'ya geldikten sonra, Urfa'lı meşhur Buluntu Abdurrahman Hocadan tahsilini tamamlamıştır.

Dünya ve Türkiye Kamuoyuna

Dünya Kamuoyuna

Sakîl menfaatleri ve hain emelleri için günlerdir Gazze’yi ateşe vererek “hodgam, alçak, insî şeytan” sıfatına tam liyakat kesb eden; Kur’anın kendilerine dehşetli sille-i te’dib vurduğu; her milletten ziyade hırs ile dünyaya saldıran ve tarih boyunca her çeşit fesat komitelerine karışan ve her nevi ihtilale parmak karıştıran dessas Siyonistler son olarak en barbar kavimlerin bile tevessül etmeyeceği şeni’ bir taarruzla; masum hasta, yaşlı ve çocukların bin bir mahrumiyet içinde tedavi edilmeye çalışıldığı Gazze’deki hastaneleri -bütün dünyanın gözü önünde- bombalayarak yüzlerce masum insanı katletmişlerdir.

Filistin Açıklaması

70 yılı aşkın bir süredir devam etmekte olan Filistinli kardeşlerimizin maruz kaldığı zulüm ve işkenceler son günlerde arş-ı alayı titretecek derecelere varmış ve değil yalnız âlem-i İslam’ın belki âlem-i insaniyetin kalb-i umumisini dağdar eylemiştir. Bu ciğersûz hadiseye müteallik müzakereler neticesinde aşağıdaki hususları kardeşlerimizin nazar-ı dikkatlerine arz ediyoruz:

Hüsnü Ağabeyin Neşrettiği İttihad-ı İslam ve Kudüs Lahikası

Hüsnü Ağabeyin Neşrettiği İttihad-ı İslam ve Kudüs Lahikası

‎بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

Aziz Kardeşlerimiz ve Hizmet-i Nuriyede sebatkar arkadaşlarımız.

Dahilde ve hariçte kemal-i ciddiyet, samimiyet, sebat, sadakat ve feragat ile devam edegelen hizmetlerinizi tebrik eder, ihlas ile muvaffakiyetiniz için dualar ederiz.

Üstadımız,

Zât-ı Ehad'i Mülahaza

Otuzuncu Söz

Tecelli-i Ehadiyet

Zât-ı Ehad'i Mülahaza

Şimdi hayatının sırr-ı hakikatı şudur ki: Tecelli-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir.

 

Yani bütün âleme tecelli eden esmanın nokta-i mihrakıyesi hükmünde bir câmiiyetle Zât-ı Ehad-i Samed'e âyineliktir.

Sözler - 129

Hayatın Başına Gelen HERŞEY Hasendir

Hayatın Başına Gelen HERŞEY Hasendir

Eğer desen: "Birinci Mebhas'ta isbat ettin ki: Kaderin herşeyi güzeldir, hayırdır. Ondan gelen şer de hayırdır, çirkinlik de güzeldir. Halbuki şu dâr-ı dünyadaki musibetler, beliyyeler, o hükmü cerhediyor."

Elcevab:

Ey şiddet-i şefkatten şedid bir elemi hisseden nefsim ve arkadaşım! Vücud, hayr-ı mahz; adem, şerr-i mahz olduğuna; bütün mehasin ve kemalâtın vücuda rücuu ve bütün maasi ve mesaib ve nekaisin esası adem olduğu, delildir. Madem adem şerr-i mahzdır. Ademe müncer olan veya ademi işmam eden hâlât dahi şerri tazammun eder. Onun için, vücudun en parlak nuru olan hayat, ahval-i muhtelife içinde yuvarlanıp kuvvet buluyor.

Copyright © 2023 SaidNur.net | Gizlilik | Tüm Hakları Saklıdır.