Ey güzellik diyarının ışığı. Şimşek gibi deldin ve geçiyorsun. Işığının âşığıyız. Geldin, sevindirdin.
Şimdi de tam bulduk ve kavuştuk derken, yine ‘elvedâ’ deyip gidiyorsun. Bu kaçıncı hasret, bu kaçıncı vuslat, kim bilir?
Hiçbir saray, hiçbir sofra sunmadı senin sunduğun zenginliği. Sultandan dilenciye kadar, kapının eşiğinde herkes mutlu, herkes huzurlu. İnsanı insan eden, daha da ötesi mü’min eden, çok çabuk mayalayan bir sırrın var. Dileriz bu sır kalıcı olur üstümüzde…
Bir tohum gibi düştün iman toprağımıza. Bereketli mahsuller yeşerttin içimizde. Yedirdin, içirdin, giydirdin, doyurdun kalbimizi. Kat kat rahmet oldun kuşattın ruhumuzu. Şerlere, şeytanlara köstek oldun, kurtardın tuzaklardan bizi. Güzelleştirdin kalbimizi. Arındırdın günahlardan, Yaratan’ın lütfuyla.
Kimsenin bilmediği bir dil öğrettin. Kâinatın dilini, yaratılışın o yüce hikmetini öğrettin. “Mide ölüm evi, ya kalbi seçin, ya da mideyi.” dedin. Seçmek elimizdeydi. Tembellik etmeyelim diye yine tuttun elimizden, gönlümüze hürriyetin hasını getirdin. Zincir vurup kaçmasın diye nasıl bağlanırsa asîler bir köşeye, hiç gerek kalmadı, sen bizi yürekten bağladın kendine. Beraberinde coşkun bir deniz getirdin. Engin bir sevgi ve rahmet getirdin. Fanî değil, bakî bir sevgiydi bu. Ruhumuzu cennetlere yücelten bir duyguydu bu.
Duygularımız kabarık, bugün seller sulara karışık. Sevgiyle korkuyu birbirine karıştırıp, o hamurda yoğurup önümüze koydular bugün.
Sen bir bulut, biz bir tarla olduk. Dikildik, ekildik ve sonunda olgunlaştık, biçildik. Sen bir yolcu, biz bir konak olduk. Ey aziz misafir, yücelerden haber getirdin, aşkla, şevkle dalgalandırdın gönüllerimizi.. Ne inciler, ne sırlar, ne yıldızlar gizli görmediğimiz, bilmediğimiz, o otuz günün her anında.
Bir hiçtim dünya çölünde. Şimdi sayende bir inciyim deniz dibinde. Dalgıcım oldun. O inciyi çıkardın içimden. Allah için açlığa tahammülü öğrendim seninle. Nefse ve şeytana karşı direnmeyi öğrendim seninle. Hiç olmazsa bu gelişinde getirdiğin, denizler armağanı bu inciyi kaybetmemeliyim. Rabbimden tek isteğim, bizden ona râzı olduğunu sunmandır biricik dileğim.
Zaman zaman kapansa da gözlerimiz, sen hiç uyumadın. Uyanık geldin, uyanık gidiyorsun. Gönlümüzü temizledin, en büyüğünden en küçüğüne kadar günahlardan arındırdın, ömür defterinde tertemiz sayfalar açtırdın güller gibi.. Bir gülden geçtik, gül bahçelerine daldırdın bizi. Aşkın ile yaktın, kendine yaklaştırdın. Bizi de kendine benzettin, Ramazanlaştırdın. Rengine boyandık, ölümsüzlüğe ulaştık. Ölüm yok gayrı, ölmeyiz artık. Yûnus gibiyiz. “Ölürse ten ölür / Canlar ölesi değil!..”
Bizi kendimize getirdin. “İnanan bir kalbin sahibi isen, önce kendi içine dön de bak, Kur’ân’a eğil de bak.” dedin. Kırdın gurur putumuzu. “Bir zerresin, kendini olgunlaştır, senden güneşler çıksın.” dedin. Adî bir camı elmasa dönüştürdün.
Emirlerini tutmak için attığımız her adımda, sayısız güzellikler sundun. Şimdi gidiyorsun.
Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ… Zikirler, tesbihler, hatimler, oruçlar, iftarlar, sahurlar, teravihler, bütün güzellikler, hepsi seninle beraber gidecekler.
Cehennemlerin kapısı kapanmış, cennetlerin kapısı açılmıştı ardına kadar senin gelişinle beraber.
Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ... Şimdi gidiyorsun, elvedâ... Seni sevenlerin; yoluna, peşine düşmüşlerin gözlerinin önünde, dörtnala geçiyorsun. Âhirette şefaatçimiz ol, bırakma bizi burada, al yanına, kat kervanına. Bırakma ne olur. Rahman olan Allah adına bırakma. Bırakma bizi yalnız başına. Tekrar gelmeyi vaad et, kavuşmayı vaad et bize.
Hakikî aşkı, gönülden sevmeyi, Rahman’ın kapısına kul olup, eşiğine yüz sürmeyi senden öğrendik, seninle öğrendik.
Ta çocukluk günlerimizden âşinayız sana. O günlerden kalma hiç eskimeyen bir sevdamızsın sen. Ayların incisi, ayların solmayan gülüsün sen. Güzelliğini hiç yitirmeyen ve Rabbimizle bizi bağlayan bir köprüsün sen.
Duâ ve niyazdan başka bir şey yok elimizde. Ümidimiz o ki, duâlarımıza cevap gelecek, önümüzdeki perdeler kalkacak inşaallah. Zerre de olsa kalbimizde taşıdığımız bir imanın gücü ve değeri hürmetine Rabbim günahlarımızı affeder diye ümitvârız inşaallah. Allah kalbimize bütün günahlarımızın affedildiğini ve arındığımızı ilham edecektir inşaallah. Senden dileğimiz hata ve kusurlarımıza rağmen hepimizden râzı olduğunu ulaştırmaktır Rahman’a. Son günler de olsa, kapındaki dilencilere bir mülk bağışla.
Yeniden buluşmak ve görüşmek üzere.
Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ!
Tek başına değil, topyekûn bir kurtuluş istiyoruz senden. Kurtuluşumuzun beratını istiyoruz Rabbimizden. Şahit ol ki, gönlümüzde Hak sevgisi var. Şahit ol ki, Sevgili Peygamberimizin (asm) âdetine ve sünnetine saygımız var. Otuz günlük dostluğumuzun hatırına, ne olur râzı ol bizden, râzı olduğunu ilet Rabbimize. O sevgili Rabbimize ki, bizi nefsimize kul olmaktan, o şerefli, en yüce makama, kendisine kul olmaya çıkardığı ve o mertebeye ulaştırdığı için sonsuz hamd-ü senâlar olsun.
Allah’ım, Sana ihtiyacı olan, Senden korkan ve Senin kapından başka bir kapıya asla kapılanmayan bizleri affet. Aşkın ile, sevgin ile hür ettin bizi, nefsimize kölelikten azad ettin, kurtardın bizi, hamd olsun. Hiç lâyık olmadığımız hâlde, sevgine, huzuruna lâyık gördün, bir mübarek ayla, rahmetine yakın ettin bizi. Şükürler olsun. Gönderdiğin bu mübarek aya şükürler olsun, o ayda indirdiğin Kur’ân’a, Ramazana, o ayın incisine, Kadir gecesine ve Arefe gününe şükürler olsun. Boynumuzu büktük, ellerimizi ve gönüllerimizi açtık, affımızı istiyoruz, rahmetini bekliyoruz ümitle, aşk ve şevk dolu bir gönülle.
Rabbim, Ramazan hürmetine cümlemizi affeyle. İsm-i Âzam hürmetine affeyle, bayram günü ve gecesi hürmetine affeyle.
Tekrar merhaba demek üzere elvedâ yâ Şehr-i Ramazan!..
Rabbimize ne olur bizden râzı olduğunu bildir lütfen.
Sevgili kardeşlerim, içiniz neşeyle, ümitle, huzurla dolsun; bu mübarek günler hepimizin affına ve uyanışına vesile olsun inşaallah…
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…
Selim Gündüzalp
Şimdi de tam bulduk ve kavuştuk derken, yine ‘elvedâ’ deyip gidiyorsun. Bu kaçıncı hasret, bu kaçıncı vuslat, kim bilir?
Hiçbir saray, hiçbir sofra sunmadı senin sunduğun zenginliği. Sultandan dilenciye kadar, kapının eşiğinde herkes mutlu, herkes huzurlu. İnsanı insan eden, daha da ötesi mü’min eden, çok çabuk mayalayan bir sırrın var. Dileriz bu sır kalıcı olur üstümüzde…
Bir tohum gibi düştün iman toprağımıza. Bereketli mahsuller yeşerttin içimizde. Yedirdin, içirdin, giydirdin, doyurdun kalbimizi. Kat kat rahmet oldun kuşattın ruhumuzu. Şerlere, şeytanlara köstek oldun, kurtardın tuzaklardan bizi. Güzelleştirdin kalbimizi. Arındırdın günahlardan, Yaratan’ın lütfuyla.
Kimsenin bilmediği bir dil öğrettin. Kâinatın dilini, yaratılışın o yüce hikmetini öğrettin. “Mide ölüm evi, ya kalbi seçin, ya da mideyi.” dedin. Seçmek elimizdeydi. Tembellik etmeyelim diye yine tuttun elimizden, gönlümüze hürriyetin hasını getirdin. Zincir vurup kaçmasın diye nasıl bağlanırsa asîler bir köşeye, hiç gerek kalmadı, sen bizi yürekten bağladın kendine. Beraberinde coşkun bir deniz getirdin. Engin bir sevgi ve rahmet getirdin. Fanî değil, bakî bir sevgiydi bu. Ruhumuzu cennetlere yücelten bir duyguydu bu.
Duygularımız kabarık, bugün seller sulara karışık. Sevgiyle korkuyu birbirine karıştırıp, o hamurda yoğurup önümüze koydular bugün.
Sen bir bulut, biz bir tarla olduk. Dikildik, ekildik ve sonunda olgunlaştık, biçildik. Sen bir yolcu, biz bir konak olduk. Ey aziz misafir, yücelerden haber getirdin, aşkla, şevkle dalgalandırdın gönüllerimizi.. Ne inciler, ne sırlar, ne yıldızlar gizli görmediğimiz, bilmediğimiz, o otuz günün her anında.
Bir hiçtim dünya çölünde. Şimdi sayende bir inciyim deniz dibinde. Dalgıcım oldun. O inciyi çıkardın içimden. Allah için açlığa tahammülü öğrendim seninle. Nefse ve şeytana karşı direnmeyi öğrendim seninle. Hiç olmazsa bu gelişinde getirdiğin, denizler armağanı bu inciyi kaybetmemeliyim. Rabbimden tek isteğim, bizden ona râzı olduğunu sunmandır biricik dileğim.
Zaman zaman kapansa da gözlerimiz, sen hiç uyumadın. Uyanık geldin, uyanık gidiyorsun. Gönlümüzü temizledin, en büyüğünden en küçüğüne kadar günahlardan arındırdın, ömür defterinde tertemiz sayfalar açtırdın güller gibi.. Bir gülden geçtik, gül bahçelerine daldırdın bizi. Aşkın ile yaktın, kendine yaklaştırdın. Bizi de kendine benzettin, Ramazanlaştırdın. Rengine boyandık, ölümsüzlüğe ulaştık. Ölüm yok gayrı, ölmeyiz artık. Yûnus gibiyiz. “Ölürse ten ölür / Canlar ölesi değil!..”
Bizi kendimize getirdin. “İnanan bir kalbin sahibi isen, önce kendi içine dön de bak, Kur’ân’a eğil de bak.” dedin. Kırdın gurur putumuzu. “Bir zerresin, kendini olgunlaştır, senden güneşler çıksın.” dedin. Adî bir camı elmasa dönüştürdün.
Emirlerini tutmak için attığımız her adımda, sayısız güzellikler sundun. Şimdi gidiyorsun.
Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ… Zikirler, tesbihler, hatimler, oruçlar, iftarlar, sahurlar, teravihler, bütün güzellikler, hepsi seninle beraber gidecekler.
Cehennemlerin kapısı kapanmış, cennetlerin kapısı açılmıştı ardına kadar senin gelişinle beraber.
Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ... Şimdi gidiyorsun, elvedâ... Seni sevenlerin; yoluna, peşine düşmüşlerin gözlerinin önünde, dörtnala geçiyorsun. Âhirette şefaatçimiz ol, bırakma bizi burada, al yanına, kat kervanına. Bırakma ne olur. Rahman olan Allah adına bırakma. Bırakma bizi yalnız başına. Tekrar gelmeyi vaad et, kavuşmayı vaad et bize.
Hakikî aşkı, gönülden sevmeyi, Rahman’ın kapısına kul olup, eşiğine yüz sürmeyi senden öğrendik, seninle öğrendik.
Ta çocukluk günlerimizden âşinayız sana. O günlerden kalma hiç eskimeyen bir sevdamızsın sen. Ayların incisi, ayların solmayan gülüsün sen. Güzelliğini hiç yitirmeyen ve Rabbimizle bizi bağlayan bir köprüsün sen.
Duâ ve niyazdan başka bir şey yok elimizde. Ümidimiz o ki, duâlarımıza cevap gelecek, önümüzdeki perdeler kalkacak inşaallah. Zerre de olsa kalbimizde taşıdığımız bir imanın gücü ve değeri hürmetine Rabbim günahlarımızı affeder diye ümitvârız inşaallah. Allah kalbimize bütün günahlarımızın affedildiğini ve arındığımızı ilham edecektir inşaallah. Senden dileğimiz hata ve kusurlarımıza rağmen hepimizden râzı olduğunu ulaştırmaktır Rahman’a. Son günler de olsa, kapındaki dilencilere bir mülk bağışla.
Yeniden buluşmak ve görüşmek üzere.
Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ!
Tek başına değil, topyekûn bir kurtuluş istiyoruz senden. Kurtuluşumuzun beratını istiyoruz Rabbimizden. Şahit ol ki, gönlümüzde Hak sevgisi var. Şahit ol ki, Sevgili Peygamberimizin (asm) âdetine ve sünnetine saygımız var. Otuz günlük dostluğumuzun hatırına, ne olur râzı ol bizden, râzı olduğunu ilet Rabbimize. O sevgili Rabbimize ki, bizi nefsimize kul olmaktan, o şerefli, en yüce makama, kendisine kul olmaya çıkardığı ve o mertebeye ulaştırdığı için sonsuz hamd-ü senâlar olsun.
Allah’ım, Sana ihtiyacı olan, Senden korkan ve Senin kapından başka bir kapıya asla kapılanmayan bizleri affet. Aşkın ile, sevgin ile hür ettin bizi, nefsimize kölelikten azad ettin, kurtardın bizi, hamd olsun. Hiç lâyık olmadığımız hâlde, sevgine, huzuruna lâyık gördün, bir mübarek ayla, rahmetine yakın ettin bizi. Şükürler olsun. Gönderdiğin bu mübarek aya şükürler olsun, o ayda indirdiğin Kur’ân’a, Ramazana, o ayın incisine, Kadir gecesine ve Arefe gününe şükürler olsun. Boynumuzu büktük, ellerimizi ve gönüllerimizi açtık, affımızı istiyoruz, rahmetini bekliyoruz ümitle, aşk ve şevk dolu bir gönülle.
Rabbim, Ramazan hürmetine cümlemizi affeyle. İsm-i Âzam hürmetine affeyle, bayram günü ve gecesi hürmetine affeyle.
Tekrar merhaba demek üzere elvedâ yâ Şehr-i Ramazan!..
Rabbimize ne olur bizden râzı olduğunu bildir lütfen.
Sevgili kardeşlerim, içiniz neşeyle, ümitle, huzurla dolsun; bu mübarek günler hepimizin affına ve uyanışına vesile olsun inşaallah…
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…
Selim Gündüzalp