Tarihçi Dursun Gürlek, Bediüzzaman Hazretlerinin "ikinci ömrünün" devam ettiğini söyledi.
"Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu fani dünyayı terk edeli yarım asrı geçti" diyen Gürlek, Vahdet gazetesindeki köşesinde Bediüzzaman Hazretlerini ve sonrasına dair gelişmeleri kaleme aldı.
Gürlek'in yazısı şöyle:
İçinde bulunduğumuz mart ayı vefatının 56.yılını teşkil ediyor. Üstad, artık eserleriyle, hatıralarıyla ve sayıları her gün daha çoğalan talebeleriyle yaşıyor. Ne mutlu ona ki bizlere emanet olarak bıraktığı eserler sayesinde ikinci ömrü devam ediyor. Ve Risale-i Nurlar okundukça bu ikinci ömür uzayıp gidecek. Allah’ın rahmeti, mağfireti üzerine olsun.İTİRAF ETMEK İSTERİM Kİ
Bendeniz Risale-i Nurları ve müellifi Said Nursi’yi hayli erken bir yaşta tanıdım. Onun Küçük Sözler, Gençlik Rehberi, Asay-ı Musa gibi bir takım eserleriyle daha ilkokul sıralarında tanıştım. Köyümüz nüfus itibariyle büyük olduğu için, kitap, gazete ve dergi okuyan, neşriyatı takip eden kimselere de rastlanıyordu. Mahallemizin yaşlılarından bazı zatların Büyük Doğu, Serdengeçti gibi yayın organlarına abone olduklarını gayet iyi hatırlıyorum. İşte bu meraklı insanların evlerinde ve ellerinde Risale-i Nur külliyatının hepsi değilse bile bir kısmı bulunuyordu. Yukarıda da belirttiğim gibi daha çocuk denilecek bir yaşta, onların sayesinde bendeniz de iman hakikatlerini nev’i şahsına münhasır bir üslupla anlatan Risale-i Nurların cazibesine kapıldım. İtiraf etmek isterim ki, Hazretin eserlerine olan ilgim, aradan geçen bunca zamana rağmen hiç eksilmedi, bilakis artarak devam etti.BEDİÜZZAMAN'IN GENİŞ BİYOGRAFİSİNİN MÜJDECİLERİ
Kütüphanemin nadide köşelerinden birini de, bu kırmızı ciltli kitaplarla beraber üstad hakkında yazılan biyografiler süslüyor. Burada bir gerçeği teslim etmek istiyorum. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatını ilk defa ciddi bir üslupla ve binbir zahmetle kaleme alan Necmeddin Şahiner’dir. Necmeddin Bey’in “Bilinmeyen Yönleriyle Bediüzzaman Said Nursi” isimli kitabı bugün altmış altıncı baskıya ulaştı. Adı geçen kitap, daha sonra yazılan biyografiler için zengin bir kaynak oluşturdu. Bunun dışında üstadla ilgili daha bir çok çalışması olan Necmeddin Şahiner – ne yazık ki – gerekli ilgiye mazhar olamadığı için çok sevdiği İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldı. O, şimdi memleketi Gaziantep’te aynı heyecanla çalışmalarına devam ediyor.Daha sonra üstadla ilgili başka biyografiler de kaleme alındı. Mesela rahmetli Abdülkadir Badıllı’nın üç ciltlik “Mufassal Tarihçe-i Hayat”ı, bu sahada yazılan biyografilerin en önemlilerindendir. Tashihi de fakir tarafından yapıldı. Keza Hayrat Vakfı’nın yayımladığı yine üç ciltlik eser de önemli bir araştırma ürünüdür. Günümüzde ise Prof. Ahmet Akgündüz, en ayrıntılı Bediüzzaman biyografisini hazırlamaktadır. Bana da ilk cildini imzalayıp takdim etti. Galiba tamamı altı cilt olacak. Ben bütün bunları ileride kaleme alınacak daha uzun soluklu ve daha geniş kapsamlı biyografi eserlerinin müjdecileri kabul ediyorum. Batı’da büyük zatlar hakkında yazılan bu türlü eserlerin sayısı bizden çok daha fazla.
SAİD NURSİ'Yİ MAALESEF İLAHİYATÇILARDAN ÖĞRENMEDİM
Burada bir tesbitte bulunmak istiyorum. Bizim nesil Bediüzzaman gibi bir dâhiyle, bir İslam alimiyle maalesef hocalar, ilahiyatçılar sayesinde değil de, Necip Fazıl ve Osman Yüksel Serdengeçti gibi yazarlar vasıtasıyla tanıştık. Biz Serdengeçti’nin bu konudaki yazılarıyla kendimizden geçtik. Ne yazık ki bazı dar kafalılar merhumu Türkçülükle, ırkçılıkla suçlayarak dışlamaya çalıştılar. Halbuki üstad ona rüyasında bile iltifat etmişti. Maalesef bu türlü yanlışlıklar sonraki yıllarda da yapıldı. Mesela “İslami Hareket ve Türkeş” diye kitaplar yayımlandı. Bunlar yanlış hareketlerdi, dolayısıyla Bediüzzaman’ın daireyi çok geniş tutma anlayışına da uymuyordu. Üstadın bazı seçkin talebeleri, bu türlü hareketlere karşı çıktılar.Mesela Kastamonulu Mehmet Feyzi Efendi – ki aynı zamanda İslami ilimlerde ihtisas sahibidir – böyle yanlış işlere prim vermeyen kahramanlardan biridir. Geçenlerde Hakk’ın rahmetine kavuşan Erzurumlu Mehmet Kırkıncı Hocamız da, Mehmet Feyzi Efendi gibi büyük bir İslam alimi olduğu için davaya büyük bir hizmeti geçti. Ne yazık ki bazı sözde nurcular, onu da hedef tahtasına koymaktan çekinmediler.
Şunu da söylemeden edemeyeceğim “Uhuvvet Risalesi” diye müstakil bir risale kalame alan Hazreti Üstad’ın, sözüm ona gösterdiği yolda gidenler bugün parça bölük bir hale geldilerse, bu demektir ki bir yerde yanlışlık yapılıyor. Halbuki Bediüzzaman’ın en büyük hedefi bilindiği gibi “İttihad-ı İslam”dır. Bu da – tabii ki – birlik beraberlik sağlanarak gerçekleşir.
Allame-i cihan, Bediüzzaman Said Nursi’yi elli altıncı vefat yıldönümünde bir kere daha rahmetle, minnetle anıyorum.