Ne vardı bu kadar içine kapanacak? Bir de perdeler kapalı
oralarda… Neleri kaçırdığının farkında mı oturduğu mekânlarda, yaşadığı bedende
insan? Duyuyor musun, dinliyor musun beni?
Hayat çağırıyor seni. Gönlünü dinle, kalbini dinle yürü, aklını dinle dur. Aç perdeleri tek tek. Önce ışığını, çok ama çok erkenden kapattığın o loş odaların, uykusuz gecelerin karanlığından çık kurtul ey ruhum. Mutluluk aradığın yerde değil, kaçmak kapanmak asla çıkar yol değil.
Bir dene istersen, bir defacık olsun bir dene lütfen. Nelerin değiştiğini gör ve gül. Gül de, güller açılsın güller koksun her yanın.Allah’ım, güzel Allah’ım. Sana gelmek ve koşmak isteyen
bütün ruhların önündeki kapıları aç, ardına kadar aç lütfen…
Her an yeniden yarattığın kâinata, her an yeniden bakabilen
bir göz, onu, her an yeniden anlayabilen bir akıl ve her an yeniden hissedebilen
bir kalp lûtfeyle.
Ey kapalı kapıların ardındaki duygular, gözler, kulaklar,
kalpler, ayaklar… Aralanın, ayaklanın…
Haydi ey insanlar, kalkın artık. Hoş günler geliyor; kış
geçti, bahar bitti, şimdi yaz başladı. Şaşkın ruhumuzu nefsin şehvet rüzgârları
kollarına almadan ve sarmadan, kalbimizi onun sahibine emanet edelim. Kalkın ey
ruhlar, kalkın. Öyle bir kalkın ki yataklarınızdan, öylesine açın ki kapıları
ümidiniz coşsun. Sevginiz başka yürekleri de tutuştursun.
Evet, bu karanlıklardan aydınlıkları çıkarmak için kalkın,
uyanın. “Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından hiçbir şey kaybetmez”
diyor Mevlana.
Ey gönül ölmedinse uyan, yeter artık. Sana kapalı görünen
kapıları aç artık. Göğün mavilerine, Cennetin baharlarına uç artık.