Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem ), kendisine Kuran vahyedildikten itibaren hayatı boyunca insanları Allah'ın dinine çağırmış, onlara doğru yolu göstererek rehberlik etmiştir. Kuran'ın bir ayetinde Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem )'in şöyle hitap etmesi bildirilir:
·
De ki:
"Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana
uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim."
(Yusuf Suresi, 108)
Kuran ayetlerinden anlaşıldığı üzere Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem ) insanları uyarıp korkuturken ve onlara Kuran'ı, güzel ahlakı öğretirken birçok zorluklarla karşılaşmıştır. Herkes hidayet ehli olmadığı için, kıskançlığından, kininden, öfkesinden dolayı Peygamberimiz (sav)'e zorluk çıkaranlar, söylediği sözü kavrayamayanlar, anladığı halde ağırdan alanlar, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem )'in söylediklerine inandım dediği halde gerçekte inanmayıp iki yüzlü davrananlar ve benzeri kötü ahlak gösterenler olmuştur. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem ) bunlara rağmen hiçbir zaman yılmadan dini anlatmaya büyük bir kararlılıkla devam etmiştir. Bu kişilerin tavırları bir ayette şöyle açıklanır:
·
Siz
Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında
"inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve
öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle
ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i
İmran Suresi, 119)
·
... De
ki: "Ben, yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla
emrolundumBen ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm O'nadır." (Rad
Suresi, 36)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem )'in, münafıklara
karşı tavrı ve kararlılığı ise ayette şöyle bildirilir:
·
Kendilerine
kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat
(Müslümanların aleyhinde birleşen) gruplardan, onun bazısını inkar edenler
vardır. De ki: "Ben, yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak
koşmamakla emrolundum. Ben ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm
O'nadır." (Rad Suresi, 36)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem ) münafıkları
uyarmaya devam etmiş, dine ve kendisine karşı düşmanlık beslemelerine rağmen
belki vazgeçerler ve hidayet bulurlar diye onlara dini en etkili şekilde
anlatmıştır. Münafıkların Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem )'in
anlattıklarına karşı gösterdikleri tavır ise Nisa Suresi'nde şöyle haber
verilir:
·
Sana
indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri
görmedin mi? Bunlar, tağut'un önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa
onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla
sapıtmak ister. Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin"
denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.
(Nisa Suresi, 60-61)
Münafıkların bu iki yüzlü tavırlarına rağmen Peygamberimiz
(Sallallahu Aleyhi Vesellem ) onlara öğüt vermiş, onların vicdanlarını etkileyerek,
doğruyu görmelerini sağlayacak şekilde onlarla konuşmuştur. Bir ayette şöyle
buyrulur:
·
İşte
bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir,
onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle.
(Nisa Suresi, 63)
Kendisine düşman olan insanlara öğüt vermek, hatalarını
açıkça söyleyerek onları doğru yola çağırmak elbette ki güç bir sorumluluktur.
Ancak, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem ) gibi Allah'a dayanıp
güvenen, hidayeti verenin Allah olduğunu bilen, insanlardan değil sadece
Allah'tan korkup sakınan bir insan için, her işte olduğu gibi bunda da Allah'ın
yardımı ve kolaylıklar vardır.
·
De ki:
"Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana
uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf
Suresi, 108)
Allah Kuran'da birçok ayetinde sapıklık içinde olan
insanları doğru yola iletmek, onları arındırmak ve onlara ayetlerini öğretmek
için elçilerini gönderdiğini bildirmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem ) Allah'ın kendisine verdiği bu
sorumluluğu büyük bir sabır, şevk ve kararlılıkla hayatı boyunca sürdürmüştür.
Vefatına çok yakın bir zaman kala yaptığı Veda Hutbesi'nde dahi Müslümanları
eğitmeye ve onlara öğüt vermeye devam etmiştir.
Allah'ın Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem )'e
verdiği bu güzel sorumluluklar ayetlerde şöyle bildirilir:
·
Öyle ki
size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve
hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.
(Bakara Suresi, 151)
·
Andolsun
ki Allah, müminlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle
lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve
onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık
içindeydiler. (Al-i İmran Suresi, 164)
·
O,
ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları
arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir.
Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler. (Cuma
Suresi, 2)
Allah bir ayetinde, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi
Vesellem )'in öğütlerinin, hatırlatma ve uyarılarının inananlar için
"hayat verecek şeyler" olduğunu bildirmektedir. Ayette şöyle
buyrulmaktadır:
·
Ey iman
edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne
icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz
gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız. (Enfal Suresi, 24)
Bu nedenle Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem )'in
çağrı ve öğütleri herhangi bir insanın çağrısı gibi değildir. Bu çağrılara
uymak, insanın dünyada ve ahirette kurtuluşu demektir. Peygamberimiz
(Sallallahu Aleyhi Vesellem )'in her çağrısında insanı kötülüklerden, zulümden,
karamsarlıktan, azaptan kurtaracak hikmetler vardır. Peygamberimiz (Sallallahu
Aleyhi Vesellem )'in her öğüdünde Allah'ın ilhamı ve koruması olduğu için,
samimi bir Müslüman bu öğütlere gönülden teslim olarak, hidayet bulur.
Peygamberimiz (sav)'in günümüze ulaşan sözlerinde onun
müminlere verdiği güzel öğütler de bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi sahabesi
Muaz (Radıyallahu Anh)'a verdiği öğüttür. Ona şöyle söylediği aktarılır:
"Muaz! Sana Allah'tan
korkmanı, sözün doğrusunu söylemeni, sözünde durmanı, emaneti yerine getirmeni,
hıyanetten uzak kalmanı, komşu hakkını korumanı, yetime acımanı, tatlı
sözlülüğü, bol bol selam vermeni, işin iyisini yapmanı, az tamahkarlığı, imana
sarılmanı, Kuran'ı derinliğine anlamanı, ahiret sevgisini, hesaptan korkmanı,
tevazu kanatlarını indirmeni tavsiye ederim.
Muaz! Seni hikmet sahiplerine
sövmekten, doğru söyleyene yalan söylemekten, günahkara boyun eğmekten,
adaletli bir hükümdara baş kaldırmaktan, yeryüzünde fesat çıkarmaktan men
ederim.
Muaz! Sana her taşın, ağacın ve
duvarın yanında nerede olursan ol Allah'tan korkmanı işlediğin her günahın ardından
gizlisine gizli, aleni olanına da aleni tevbe etmeni tavsiye ederim." (Ebu
Nuyam el-Ilye, Beyhaki, ez-Zühd'de açıklamışlardır; Huccetü'l İslam İmam
Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi,
İstanbul 1998, s.793)
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem ),
yakınlarını ve Müslümanları böyle eğitmiş ve onları her zaman güzel huylu
olmaya çağırmıştır.
·
Allah,
iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura
çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara
çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara
Suresi, 257)
·
Onlara,
kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen
ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri
apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama
onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Tevbe Suresi, 70)
·
İnsanlar,
(sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı
sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da
bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir. Yoksa kötülükleri yapanlar,
bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar? (Ankebut
Suresi, 2-4)