Hassalarını Topla, Çekirdeğini Ağaç Yap
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Onuncu Şuâ namında, yazdığınız Fihriste'nin İkinci kısmı bana şöyle kuvvetli bir ümid verdi ki: Risale-i Nur benim gibi âciz ve ihtiyar ve zayıf bir bîçareye bedel, genç, kuvvetli çok Said'leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan sonra Risale-i Nur'un tekmil ve izahı ve haşiyelerle beyanı ve isbatı size tevdi' edilmiş tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki; bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettim ise de çalıştırılamadım.
Evet Risale-i Nur size mükemmel
bir me'haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, meselâ Kur'an
kelâmullah olduğuna ve i'cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki
parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem'edilse ve hâkeza..
mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir.
Zannederim ki, hakaik-i âliye-i
imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok.
Kastamonu – 56
Kellâ.. sümme kellâ!.. Zira Kitab-ı Mu'cizü'l-Beyan'ın
mısdâkı i'cazıdır. Müfessiri eczasıdır. Manası
içindedir. Sadefinde dürrdür, meder değildir.
Muhakemat – 20
Hem o kasidede Risale-i Nur'un mühim eczalarına tertibiyle
işaretlerin hâtimesinde, mukabil sahifede der:
ﻭَ ﺗِﻠْﻚَ ﺣُﺮُﻭﻑُ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﻓَﺎﺟْﻤَﻊْ ﺧَﻮَﺍﺻَّﻬَﺎ
٭ ﻭَ ﺣَﻘِّﻖْ ﻣَﻌَﺎﻧِﻴﻬَﺎ ﺑِﻬَﺎ ﺍﻟْﺨَﻴْﺮُ ﺗُﻤِّﻤَﺖْ
Yani: "İşte Risale-i Nur'un sözleri harfleri ki, onlara
işaretler eyledik. Sen onların hâssalarını topla ve
manalarını tahkik eyle. Bütün hayır ve saadet, onlarla tamam olur." der.
"Harflerin manalarını tahkik et." karinesiyle manayı ifade etmeyen
hecaî harfler murad olmayıp, belki kelimeler manasındaki "Sözler"
namıyla risaleler muraddır.
Şualar - 298
Evet "Mecmuunda bir hâssa
bulunur ki, ondaki her ferdde bulunmaz" düsturuyla çok defa içtihadın
âsârı ve nur-u velayetin hâssaları ve ziyası bir cemaatte görünüyor. Halbuki o
cemaatin hangisine bakılsa, o hâssa görünmüyor.
Emirdağ-2 – 89
Ey aklı hüşyar, kalbi müteyakkız arkadaş! Eğer şu Yirmiikinci Söz'ün başından buraya kadar
fehmetmişsen, Oniki Lem'ayı birden elinde tut. Binler elektrik kuvvetinde bir
sirac-ı hakikat bularak, Arş-ı A'zamdan uzatılıp gelen âyât-ı Kur'aniyeye
yapış. Burak-ı tevfike bin, semavat-ı hakaikte urûc et, arş-ı marifetullaha
çık...
Sözler – 310
Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünki, içinde çok
mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan
adam imanını kurtarır inşâallah. Maatteessüf ben burada kimse ile
görüşemediğimden, kendime tebyiz edip yazdıramadım.
Bu risalenin kıymetini anlamak
istersen, başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyve'yi ve âhirdeki hâtimeyi ve
hâtimeden iki sahife evvelki mes'eleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra
tamamını teenni ile mütalaa eyle!..
Şualar – 5
müteferrik risalelerdeki parçalar
toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem'edilse ve hâkeza.. mükemmel
bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir.
Kastamonu – 56
(Bunun
uygulamasını, bizzat Üstad hazretleri yapıp göstermiş;)
Hem buraca
faidesi görülen haşre dair parçaları Onuncu Söz'ün âhirinde toplayıp, bir
lâhikası hükmüne gelmiştir. Birinci parça, Dokuzuncu Şuâ olan mukaddeme-i haşriye,
Onuncu Söz'ün arkasında yazılacak. Ve bunun arkasında, o mukaddeme-i haşriyenin
birinci makamının yerinde ve bedeline Otuzuncu Lem'anın İsm-i Hayy'a dair
Dördüncü Remiz yazılacak. Bunun arkasında, İkinci Şuâ olan Tevhid Risalesi'nin
haşri isbatına dair Hâtimesinin başından, tâ "Bu haşrin dört mes'elesi
şimdilik yeter. Yine sadedimize dönüyoruz." cümlesine kadar yazılacak.
Sonra bunun arkasında İhtiyarlar Lem'asının Beşinci Ricasının ortasından
başlayan, "Evet, nass-ı hadîs ile nev'-i beşerin en mümtaz şahsiyetleri
olan yüz yirmi dört bin Enbiyanın ilââhir." tâ Altıncı Rica'ya kadar
yazılacak. Eğer haşre ait, sair risalelerde bunlar gibi parçalar varsa, münasib
görseniz ilâve edersiniz. Bunların heyet-i
mecmuasının tesiri büyüktür.
Kastamonu –
110
Buradaki
kardeşlerimizden bazılarının, âsâr-ı Nur hakkındaki ihtiyarsız şu sözleri, ne
kadar yerindedir. Diyorlar ki: Bu mübarek eserlerden biri okununca, içimizden
"Bundan daha yüksek eser olamaz" dediğimiz halde, ikincisini
dinlediğimiz zaman bakıyoruz ki, bu evvelkinden daha ulvî ve nurludur.
Ben de
diyorum ki: Ey ihvan! Risale-i Nur'un bütün cüzlerinde öyle bir kuvvet var ki,
yalnız birini dinlemeye, okumaya veya yazmaya muvaffak olan kimse, Allah tevfik
verirse, imanını kurtaracak hakikatları onda bulur.
Çünki her cüz'ün diğerleri ile
manen irtibatları vardır. Okuyana ve dinleyenlere sırran diyorlar ki: Bu
okuduğun kitabda bizdeki hakikatların da uçları, kokuları, işaretleri var.
Dikkat edersen görürsün, çalışırsan anlarsın, cüz'-i ihtiyarını bu emre sevk
edersen Allah da muvaffakıyet verir. Bulur ve bilebilirsin.
Barla - 306
(Müteferrik risalelerdeki parçaları toplamamız, bir araya gelip mütalaa etmemiz, dersler yapmamız, Fâtır-ı Hakîm'e duamız mahiyetinde;)
ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ
ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
ﺑِﺴْﻢِ
ﺍﻟﻠّٰﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤٰﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
ﻗُﻞْ
ﻣَﺎ ﻳَﻌْﺒَﺆُ ﺍ ﺑِﻜُﻢْ ﺭَﺑِّﻰ ﻟَﻮْﻟﺎَ ﺩُﻋَٓﺎﺅُ ﻛُﻢْ
Yani:
"Ey insanlar! Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var." mealindeki âyetin
beş nüktesini dinle:
BİRİNCİ
NÜKTE:
Dua bir
sırr-ı azîm-i ubudiyettir. Belki ubudiyetin ruhu hükmündedir. Çok yerlerde
zikrettiğimiz gibi, dua üç nevidir:
Birinci nevi dua:
İstidad
lisanıyladır ki; bütün hububat, tohumlar lisan-ı istidad ile Fâtır-ı Hakîm'e
dua ederler ki: "Senin nukuş-u esmanı mufassal göstermek için, bize
neşv ü nema ver, küçük hakikatımızı sünbülle ve ağacın büyük hakikatına çevir."
Hem şu istidad
lisanıyla dua nev'inden birisi de şudur ki: Esbabın
içtimaı, müsebbebin icadına bir duadır. Yani: Esbab bir vaziyet alır ki, o
vaziyet bir lisan-ı hal hükmüne geçer ve müsebbebi Kadîr-i Zülcelal'den dua
eder, isterler. Meselâ: Su, hararet, toprak, ziya bir çekirdek etrafında bir
vaziyet alarak, o vaziyet bir lisan-ı duadır ki: "Bu çekirdeği ağaç yap,
yâ Hâlıkımız!" derler. Çünki o mu'cize-i hârika-i kudret olan ağaç; o
şuursuz, camid, basit maddelere havale edilmez, havalesi muhaldir. Demek
içtima'-ı esbab bir nevi duadır.
Mektubat –
299
Mektubat –
299
(Çekirdeğimizi ağaç yapmakta da tesiri büyüktür.)
Evet insan bir çekirdeğe benzer. Nasılki o çekirdeğe kudretten manevî
ve ehemmiyetli cihazat ve kaderden ince ve kıymetli program verilmiş. Tâ ki,
toprak altında çalışıp, tâ o dar âlemden çıkıp, geniş olan hava âlemine girip,
Hâlıkından istidad lisanıyla bir ağaç olmasını isteyip, kendine lâyık bir kemal
bulsun. Eğer o
çekirdek, sû'-i mizacından dolayı ona verilen cihazat-ı maneviyeyi, toprak
altında bazı mevadd-ı muzırrayı celbine sarfetse; o dar yerde kısa bir zamanda
faidesiz tefessüh edip çürüyecektir. Eğer o çekirdek, o manevî cihazatını
ﻓَﺎﻟِﻖُ
ﺍﻟْﺤَﺐِّ ﻭَﺍﻟﻨَّﻮٰﻯ
nın emr-i
tekvinîsini imtisal edip hüsn-ü istimal etse; o dar âlemden çıkacak, meyvedar
koca bir ağaç olmakla küçücük cüz'î hakikatı ve ruh-u manevîsi, büyük bir
hakikat-i külliye suretini alacaktır. İşte aynen onun gibi; insanın mahiyetine,
kudretten ehemmiyetli cihazat ve kaderden kıymetli programlar tevdi edilmiş.
Eğer insan, şu dar âlem-i arzîde, hayat-ı dünyeviye toprağı altında o cihazat-ı
maneviyesini nefsin hevesatına sarfetse; bozulan çekirdek gibi bir cüz'î
telezzüz için kısa bir ömürde, dar bir yerde ve sıkıntılı bir halde çürüyüp
tefessüh ederek, mes'uliyet-i maneviyeyi bedbaht ruhuna yüklenecek, şu dünyadan
göçüp gidecektir.
Eğer o istidad çekirdeğini
İslâmiyet suyu ile, imanın ziyasıyla, ubudiyet
toprağı altında terbiye ederek, evamir-i Kur'aniyeyi imtisal edip cihazat-ı
maneviyesini hakikî gayelerine tevcih etse; elbette âlem-i misal ve berzahta
dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve Cennet'te hadsiz kemalât ve nimetlere
medar olacak bir şecere-i bâkiyenin ve bir hakikat-i daimenin cihazatına câmi'
kıymetdar bir çekirdek ve revnakdar bir makine ve bu şecere-i kâinatın mübarek
ve münevver bir meyvesi olacaktır.
Sözler – 321
Bunların heyet-i mecmuasının
tesiri büyüktür.
Kastamonu – 111
Şimdi Risale-i Nur Külliyatından, iman, Kur'an ve Hazret-i Peygamber (Aleyhissalâtü Vesselâm) Efendimiz hakkında olan eserlerden bazı kısımları aynen okuyacağım. Siz bu eserleri elde edip tamamını okursunuz. Okurken, belki izah edilmesini isteyen kardeşlerimiz olacaktır. Fakat bu hususta arzedeyim ki, üstadımız Bedîüzzaman, bir Nur talebesine Risale-i Nur'dan bazen okuyuvermek lütfunu bahşederken izah etmiyor, diyor ki: "Risale-i Nur, imanî mes'eleleri lüzumu derecesinde izah etmiş. Risale-i Nur'un hocası, Risale-i Nur'dur. Risale-i Nur, başkalarından ders almağa ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidadı nisbetinde kendi kendine istifade eder. Aklınız herbir mes'eleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdanınız hissesini alır. Ne kadar istifade etseniz, büyük bir kazançtır."
Okunan
Türkçe veya Arabça bir risalenin izahı, başka bir risalede varsa, onu getirip
okuyor.
Sözler – 772
Çok aziz, çok mübarek, çok müşfik, çok sevgili Üstadımız Hazretleri!
Risale-i
Nur'u himmet ve dualarınızla, dikkat ve tefekkürle okudukça, bu muazzam eser
külliyatının tılsım-ı kâinatın muammasını keşf ve halleden bir keşşaf olduğunu,
hal ve istikbalin bir mürşid-i ekberi ve bir rehber-i a'zamı olduğunu, yine dua
ve himmetinizle idrak ediyoruz. Evet Üstadımız Hazretleri! Risale-i Nur'u
okuyan her idrak sahibi anlıyor ki; Risale-i Nur gerek bu asrın, gerekse
önümüzdeki asrın beşeriyetini fikir karanlıklarından kurtarıp, tenvir ve irşad
edecektir.
Risale-i Nur
yalnız bu vatan ve millet için değil, âlem-i İslâm ve bütün beşeriyetin
ihtiyacına cevab verecek bir külliyat olarak te'lif edilmiştir. Bugün tarihte hiç görülmemiş bir fecaat ve felâket içerisinde
çırpınan beşeriyet için, halaskâr olarak Risale-i Nur'a sarılmaktan ve ne
bahasına olursa olsun, Risale-i Nur'un nuranî ve parlak eczalarını elde edip
dikkat ve tefekkürle okumaktan başka bir kurtuluş çaresi yoktur. Risale-i Nur'u
okuyan herkes, bu hakikatı idrak etmiş ve etmektedir.
Eğer biz muktedir olsak; bu
hakikatı, kâinata nâzır bir mahalle çıkıp, bütün kâinata ilân edeceğiz. Fakat madem ki buna muvaffak
olamıyoruz ve mademki Risale-i Nur'un cihanşümul kıymetini bu derece
Üstadımızın himmetiyle idrak etmişiz; şu halde o nur ve feyiz hazinesi, irfan
ve kemalât menbaı olan Risale-i Nur'u, bir dakikamızı bile boş geçirmeden,
mütemadi ve devamlı bir şekilde her gün ve her saat okuyacağız ve bu uğurda
geceli gündüzlü çalışacağız inşâallah. Fakat her an bütün işlerimizde olduğu
gibi, bunda da büyük Üstadımızın dua ve himmetiyle muvaffak olabileceğiz.
Tarihçe-i
Hayat - 641